KIRARSIN YAZIK OLUR
Nuri Bilge Ceylan’nın “ Mayıs Sıkıntısı “ filminde çocuk oyuncu babasından müzikli saat istemektedir. Babası düşürüp kıracağını söyleyip almamaktadır. Halası da çocuğa bir yumurta verir eğer 40 gün kırmadan cebinde taşırsa babasını saat almaya ikna edeceğini söyler.
Halasının kasabada film için çalışmalarda bulunan yönetmen oğlu ona şöyle der : “Ali sen bunu kaynatıp taşırsan kırılmaz ” der. O da “olmaz hilelik olur ” der.
Çocuğun istediği anda kendisine saat alınmasıyla, böyle sorumluluk aşılayan bir imtihandan sonra saat alınması arasında
Dünyayı algılama ve zamanı kavrama kadar fark var.
Bizler günümüzde ne yapıyoruz Çocukların her istediğini alıyoruz. Aldıklarımızdan çabucak bıktıklarında ya da arızalandığında yenisini alıyoruz.
Çocukların sorumluluk alma, birşeyleri başarma, kendini gerçekleştirme ihtiyaçları var.
BAŞARI duygularını köreltirsek yaşama dair amaçlarını nasıl oluşturacaklar. Eşya tasarrufunu öğrenemediği gibi hayata dair önemli algılardan yoksun kalacaklar.
Tutumluluk nasıl olur bilemeyecekler ,
Yetinmek nedir öğrenemeyecekler ,
Birşeyler için çabalamak zorunda kalmayınca kadir kıymet bilemeyecekler
Sabrı öğrenemedikleri için sonunda yaşayacakları o eşsiz mutluluğu hiç deneyimleyemeyecekler…
alıntıdır
”SENDEN ENTEL OLMAZ”
“Üniversitede, en çok sevdiğim hocanın odasındaydım. Bana, “Ne olmak istiyorsun?“ dedi. “Entelektüel olmak istiyorum.” dedim.
“Senden entelektüel olmaz” dedi.🤔🤔🤔
Şaşırmıştım, sonra, kırılgan bir ses tonuyla;
“Dersinizi geçmeme rağmen sürekli dersiniz deyim. Okulda en çok okuyan, araştıran ve tartışmalara giren, hep benim?” dedim.
“Senden Entelektüel olmaz”dedi.
Çok kızmıştım!
“Doç. tezlerin konularını bile ben öneriyorum” dedim. Prof. gülümseyerek geriye yaslandı.
Senden çok iyi bir araştırmacı olur. Ama entelektüel olmaz. Nedenine gelince, sana entelektüel olamazsın dediğimde, bana bir entelektüel gibi “Niçin olmaz?” diye sormadın, aksine alındın ve hiddetlendin.
Yazarlık bilgi işidir. Entelektüellik bilgi değil, davranış biçimidir. Bir insanın entelektüel olması için en az 3 kuşak ailesinin okuması gerekir.
Okulun önüne bak. Hepsi son model araç dolu ve hocalara ait. Her sene model yenilerler. Gerçekten böyle bir yenilenmeye ihtiyaçları var mı? Niçin bu şekilde yaşıyorlar.
Çünkü o ünvanlarla gördüğün hocalarının kariyerleri ne kadar yüksek olursa olsun, ruhları feodal bir köylü. Güçlerini topluma kabul ettirmek için böyle hava atmak zorundalar.
Gerçek bir entelektüel asla bu güdüyle hareket etmez. Entel feodal köylülere artık diploma ve ünvan da yetmez. Tıpkı paranın yetmediği gibi.
Prof. Dr. İlber Ortaylı