Nasıl Başardım?
BİR YETİŞTİRME YURDU ÇOCUĞUNUN KALEMİNDEN…
8 yaşımda annemi kaybettim 9 yaşında ben Ablam, 5 yaşındaki kız kardeşim, benden iki yaş küçük erkek kardeşim ve benim Yetiştirme Yurduna verilmemize karar veriliyor.
Bir nevi annemizi öldüren(ona çok çektiren) babamız ablam ve kız kardeşimin yurda gönderilmesine engel oluyor ve en nihayetinde ben ve benden iki yaş küçük erkek kardeşim Karabük’ün Bulak Köyü’ndeki yuvada Yetiştirme Yurdu hayatımıza başladık.
Bulak Köyü’nde 12 yaşına (ilkokulu bitirene) kadar kalabiliyorduk. Oraya yuva deniliyordu. İlkokulu bitirdikten sonra Safranbolu’ya aktarılıyorduk ortaokul için. Bu dönemde benden iki yaş küçük olan kardeşim Haydar’ımdan ayrı kalmak zorunda kalmıştım. Hafta sonları derin bir vadiyi yürüyerek geçtikten sonra kardeşime ulaşabiliyordum. En nihayetinde o da Safranbolu’ya geldi. Yurt ortamında ders çalışmak (anlamak) zordu. Onun için ben ve kardeşim daha on ikili yaşlarda gece bekçisine kendimizi sabahın 4’ünde kaldırtarak ve battaniyemize dolanarak ders çalışarak kendimizi geliştirdik.
Fizik öğretmenimiz bir soruyu tahtada çözemeyince elindeki sert sopayla herkesin gözü önünde kafamı kırarcasına defalarca vurunca ruhumun en büyük yıkıntılarından birini daha yaşamıştım. Genel bir problemdi o dönemki öğrenci dövülmeleri. Benim talihsizliğim tüm başarılı yapıma rağmen yurttaki bir psikopat öğretmenden sık sık, bazen de okul öğretmenleri tarafından dövülürdüm. Fizik öğretmeninin beni dövmesi sonrası onunla bir daha aynı ortamda nefes almamak için hemen sözel bölümüne geçtim. bu sefer Hukuk Fakültesini hedefledim. On sekiz yaşında üniversiteye giremeseydim yurttan atılacaktım, kimse beni okutmazdı düşüncesiyle dokuz hukuk tercihinden sonra son tercihimi öğretmenlik olarak işaretledim.
Abant İzzet Baysal Üniversitesinde Sınıf Öğretmenliği bölümüne başladım. Korkunç bir dönemdi Bolu’da binlerce öğrencinin arasında beş parasızdım. Aç kaldığım dönemler oluyordu. Yurttan gelen para çok azdı, bir haftalık gideri bile karşılamaya yetmiyordu. Yardımıma 14’lü yaşlarda İzmir’de konfeksiyonda çalışan kız kardeşim yetişti. En çok ondan yardım istemek bana ölmek zorunda olduğum hissi vermişti. Şükür ondan bir kez yardım aldım.
Bolu’da hem derslerimi iyi çalışıyordum hem de tekrar üniversiteye hazırlanıyordum. Hukuk Fakültesini kazandım ve İstanbul’a gittim. Kardeşim Haydar’ım da gayret etti o da 1 yıl sonra benim gibi Marmara Hukuk Fakültesine yerleşti.
Hakkını verdik ve ikimiz de avukat olduk. Ve sonunda başardım bir yıl öncesinde cehennemden çıktım.
Yakın zamanda ev de tutabileceğim. Çocuklarıma sükunet biriktiriyorum, cesareti, sevgiyi, şefkati, korkusuzluğu ve yaşama sevincini.
Kader ortaklarımızın hayatında da çok büyük kapılar açacağına inandığım için yazmak zorunluluğu hissettim. seyrettiğim bir videoda; Yetiştirme Yurdundaki çocuklar için ‘onlar belki ünlü bir avukat olacaklar’ ibaresini duymuştum.
Evet, geç kalmış olsa da onlardan birisi işte burada demek istiyorum haklı bir gururla.
Bu kutsal mesleğin en layık mücadelecilerinden biriyim. Hayatımda maddi ve manevi çok büyük delikler var ama şükür o kadar büyük ve binde bir avukatın başına gelebilecek işler aldım ki çok kısa sürede ideallerime kavuşacağım.
İlkokulda bana annelik yapan gönüllü annem gibi çocuklara sevgi dağıtacağım.
alıntıdır